Kısırlık ve Jinekoloji Kısa Bilgiler
- Sigara içen kadınlar, tüp bebek ile siklus başına bir miktar daha fazla embriyo almış olsa da, hala düşük gebelik oranları ve düşük olma olasılığı daha yüksektir.
- Düşük kilolu kadınların tüp bebek tedavisinde şansı her zaman fazla kilolu kadınlara nazaran daha yüksektir.
- Yapılan küçük çaplı ama etkili bir araştırma kapsamında çıkan sonuçlara göre kadınlarda D vitamini yeterli düzeyde olan kadınlarda daha kaliteli embriyolara sahip olma olasılığının daha yüksek olduğu ve embriyonun transfer sonrası rahimde tutunma olasılığının daha yüksek olduğu bulundu.
- Herhangi bir işlem yapılmadan normal çiftlerde normal bir adet döneminde canlı doğum oranı %27.7 dir. Tüp bebek sikluslarında bu oran %40-45 dir.
- İleri anne yaşı, azalmış yumurtalık rezervi, yumurtalıkların en uygun şekilde uyarılmaması ve laboratuar koşullarının yeterli olmaması gibi faktörler embriyo kalitesine olumsuz etki edebilir.
- Rahim iç duvarının embriyonun yerleşimine hazır ve uygun halde olması, rahime ait doğuştan gelen veya sonradan oluşan problemler, hidrosalpinks adı verilen tüplerde sıvı toplanması durumu ya da enfeksiyon gibi faktörler de embriyonun rahime tutunmasına engel olabilir.
- Tüp bebek, çeşitli tedavi yöntemleriyle gebe kalamayan kişiler için laboratuvar ortamında yumurtalıkların spermle döllendirilip tekrar rahmin içine enjekte edilmesi esasına dayanır. Kısaca yardımcı üreme tekniği olarak tanımlanmaktadır.
- Bir kadının gebe kalması için on beş milyon sperme ihtiyaç vardır. Bu rakam beş milyonun altında olduğu zamanlarda doğrudan tüp bebek tedavisi önerilir.
- Tüp bebek tedavi yöntemiyle gebe kalanlar normal bir gebelik süreci yaşar. Burada yapılan işlem herhangi bir nedenle karşılaşamayan sperm ve yumurtaların laboratuvar ortamında karşılaşmasının sağlanmasıdır.
- Tüp bebek tedavisinde baba adayından alınan spermin sayısı önemlidir. Alınan spermlerin hareketi ve şekli normal olmalıdır. Sperm kalitesi ve miktarı ne kadar iyi olursa gebelik şansı da bir o kadar yüksek olmaktadır.
- Tüp bebek tedavisi ile elde edilen gebeliklerde düşük riski, normal yolla kalınan gebeliklerden çok az daha yüksektir. Bunun nedeni tedaviden değil, gebe kalamamaya neden olan problemin kendisinden kaynaklanmaktadır.
- Tüp bebek hizmetinin tam donanımlı bir hastanede sunulması, çiftlere birçok yönden avantaj sağlamaktadır. Bu avantajların başında hastaların, hastanenin tüm alt yapı imkânlarından faydalanabilmesi gelmektedir. Tüp bebek uygulamasının tam donanımlı bir hastane ortamında gerçekleştirilmesi, hastanedeki tüm bölümlerin işbirliği halinde çalışılması açısından da oldukça önemlidir.
- Sigaranın yumurtalıklar üzerindeki zararlı etkisi kesin olarak ispatlanmıştır. Sigara, erkeklerde de mikroenjeksiyon (ICSI) ve tüp bebek (IVF) şansını daha da azaltmaktadır.
- Gebeliğin erken döneminde yapılan amniosentez ve CVS ile bebekte olası sayısal kromozomal anomaliler saptanabilmektedir.
- Tüp bebek yöntemine başvuran çiftlerin her şeyden önce sabırlı olmaları ve hekimlerinin yönlendirmesiyle emin adımlarla ilerlemeleri gerekmektedir. Her tüp bebek yöntemi birebir aynı değildir. Yapılan sağlık merkezine ve uygulanacak çiftin ihtiyaçlarına göre esnek biçimde düzenlenebilir.
- Polikistik over hastalığı ve yol açabildiği insülin hormonu artışı gebe kalmayı zorlaştırdığı gibi düşüklere de yol açabilmektedir. Bu amaçla insülin direncini azaltan şeker hastalığı ilaçları verilerek gebelik şansı arttırılabilir.
- Adet sancıları çok şiddetli ve genel iyilik halini etkilemeye başlamışsa, sıradan ağrı kesicilerle kontrol altına alınamıyorsa veya iş gücü kaybına neden oluyorsa mutlaka jinekolojik değerlendirme yapılmalı gereken tedavi uygulanmalıdır.
- Tüp bebek uygulamaları uzun yıllardır gerçekleştirilmektedir. Bu yıllar içerisinde elde edilen tecrübeler, tedavi başarısının aylara veya mevsimlere göre fark göstermediğini ortaya koymaktadır.
- Üreme çağındaki kadınlarda adet düzensizlikleri, hormonal bozukluklar nedeniyle görülebilir. Ayrıca miyom, polip, kist gibi iyi huylu oluşumların habercisi olabildiği gibi enfeksiyon ve kanserin de belirtisi olabilir.
- Hormonal dengesizlikler ve cinsel yolla bulaşan hastalıklar hamileliğin oluşmasını engelleyebilir.
- Östrojen fazlalığı yumurtalık faaliyetlerinin bozulması sonucu gelişir. Polikistik over hastalığı dediğimiz sendromda yumurtlama aksar ve kısırlık gelişebilir.
- Overler östrojeni fazla salgılarsa armut tipi şişmanlık ortaya çıkar, yani kalçalarda yağ birikir, selülitlerde artış olur. Östrojen düzeyinin kanda yüksek olması rahim ve meme kanseri için risk faktörüdür.
- Östrojen fazlalığı vücudun su ve tuz tutmasına neden olur. Yüz yuvarlaklaşır, el ve ayaklarda şişlik ve ödem gelişir. Östrojen fazlalığı pıhtılaşma eğilimine ve buna bağlı damar tıkanmalarına, tansiyonda artışa da yol açabilir.
- Kadınlarda erken yaşta evlenme, biyolojik olarak cinsel organ mukozasının cinsel ilişki sırasında tahriş olasılığı cinsel yolla bulaşan hastalıklar için riski artırır.
- Miyomlar çok küçük olabildiği gibi portakal büyüklüğüne de ulaşabilirler. Büyümeleri ile birlikte rahmin şeklini deforme edebilir, mesane ve rektuma bası yaparak sık idrara çıkma, kabızlık ve ağrı yakınmalarına neden olabilirler.
- Rahim dışına yerleşmiş endometrial dokular aynı normal endometrium gibi yumurtalıklardan salgılanan hormonlara cevap verir. Fakat rahim içi gibi dışarıya açıklık olmadığı için adet sırasında bu dokulardan olan kanama dışarı akamaz çevre dokularda, kist, yapışıklık ve skar dokularına neden olur.
- Gebeliğin oluşumunu engelleyen problemlerin yüzde 25'i erkekten kaynaklanan, %50'si hem erkek hem bayandan kaynaklanan, % 25'i ise kadından kaynaklanan problemlerden dolayı meydana gelmektedir.
- Gebeliğe engel olan hormon bozukluğuna yol açan hormonlar arasında LH, FSH, progesteron, östrojen, prolaktin, TSH, testesteron bulunmaktadır. Hepsi gebeliği oluşturma amacıyla birlikte çalışarak her şeyin düzgün gitmesini sağlarlar.
- Embriyonun rahim iç duvarına yerleşmesi sırasında kasık ağrıları görülebilmektedir. Genelde hamilelik sürecinin 4 -5. haftası gibi başlayan kasık ağrıları başlar. Bu kasık ağrısı beraberinde vajinal kanama olmadığı sürece beklenen bir yakınmadır.
- Östrojen, prolaktin ve progesteron hormonlarının salgılanmasının artması anne adayının göğüslerindeki değişikliklerin temel nedenidir. Gebeliğin ilk birkaç haftasında göğüslerde hafif değişiklikler hissedilebilir ve bunlar ağrılı olabilir.
- Gebelikte kusmaların şiddetli olması, kusmalar nedeniyle iyi beslenilmemesi ve sürekli kilo kaybı olması tedaviyi gerektirebilir.
- Gebeliğin son aylarında görülen olan baş ağrıları, tansiyon yüksekliği ve preeklempsi sebebiyle de oluşabileceğinden araştırılması gerekir. Bu nedenle son aylarda görülen baş ağrıları için gecikmeden doktora başvurulması gerekir.
- Hamile kadınlar gebeliğin ilk ve son 3 ayında sık tuvalete giderler. Bunun sebebi vücut sıvısının artışı ve böbreklerin çalışma hızında yükselme olmasıdır. Ayrıca büyüyen rahim mesaneye baskı yaptığından sık idrara çıkma yaşanır. Ancak gebeliğin 4. ayında rahim, karın boşluğuna yöneldiği için bu şikayet ortadan kalkar.
- Bazen hamileliğin ikinci yarısında aniden fazla miktarda su gibi bir akıntı gelmesi zarların erken açılması anlamına gelebilir. Böyle bir durumla karşılaşıldığında vakit kaybetmeden uzman bir doktora başvurulmalıdır.
- Gebelikte depresyon, aşırı alınganlıklar, aşırı uyuma isteği gibi şikayetler sık olarak görülür. Gebeliğin ilk 3 ayı gebeliğe adaptasyon dönemidir ve kişi gebeliğe uyum sağladıkça bu sorunlar da yavaş yavaş ortadan kalkacaktır.
- Bozuk tutunma veya tutunmanın gerçekleşememesi gibi durumların ortaya çıkması halinde, az da olsa rahim içerisine transferi sağlanmış olan embriyolar, tüplere doğru ilerleyerek oralarda takılabilmektedirler. Bu durum da, dış gebelik gibi bir sorun şeklinde karşımıza çıkar. Bu durum aynı zamanda yanlış bölgede tutunma kusuru olarak da belirtilmektedir.
- Embriyoların, rahim içerisine tutunmasının doğru bir şekilde sağlanabilmesi amacı ile embriyo transferinin de çok ciddi önemi bulunur. Eğer embriyonun, anne rahmine aktarım teknikleri sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilemiyor ise, tutunma işlemi de sağlanamaz.
- Bir anne adayının ameliyatla her iki yumurtalığı alınmış ise tüp bebek tedavisi uygulanamamaktadır. Yumurta üretilemediği ve hormon üretimi yetersiz olduğu için çocuk sahibi olunması mümkün değildir.
- Kadınların adet dönemlerinin yedi günden uzun sürmesi, miktarının ve gününün artmasına bağlı olarak düzensizleşmesi, adet dönemleri dışındaki günlerde lekelenme tarzında kanama gibi normal adet döngüsünün dışındaki anormal davranışlar, anormal uterin kanamalar olarak adlandırılır. Bu anormal kanamalar birçok faktöre bağlı olarak yaşanabilirken, bazı hastalıklarında habercisi olabilir.
- Anormal vajinal kanamalarını nedeni miyom ya da polip gibi benzeri patolojiler ise, cerrahi müdahale ile çıkartılarak tedavisi yapılmaktadır. Bu operasyonlar laparoskopik ya da açık ameliyat yöntemi ile yapılabilir.
- Stres tipi idrar kaçırma, mesane ve üretrada kapakçıkların yetersiz veya zayıf ise ortaya çıkar. Bu soruna yol açabilecek faktörler ise; hamilelik, doğum yapmak ve menapoz dönemidir.
- Rahim içerisinin kamera desteği sayesinde incelenmesine olanak sağlayan histeroskopi işlemi ile, rahim içerisinde polip, ur, rahimi ikiye bölen zar vs.. gibi hastalıklar tedavi edilebilir. Adet kanamaları düzensiz bir şekilde gerçekleşen hastalara da uygulanabilen bu yöntem ile beraber, rahim içerisinde anormal bir durumun bulunup bulunmadığı anında tespit edilebilir. İhtiyaç duyulması halinde ise, tedavi edilmesi gerçekleştirilebilir.
- Bütün erkeklerin % 15’lik bir oranında ve kısırlık problemi ile başvuranların % 40’ında teşhis edilen varikosel (testis damarlarında genişleme, varisleşme) en yaygın şekilde karşılaşılan ve mikrocerrahi operasyon ardından en başarılı neticeler alınan kısırlık nedenidir.
- Varikosel testislerde sıcaklık artışı ve toplar damardaki kanın organa geri akımı ardından mikro dolaşımı etkileyerek sperm üretimini bozar; sayı, hareketlilik, yapı ve kromozomal yapıya etki neticesi dölleme potansiyelini oldukça kötü etkiler.
- Rahim kasılması, kimi zaman kronik hale gelebilir ve adet döngüsü ile ilişkili ya da ilişkisiz en az 6 ay devam eder. Bu süre bazı durumlarda uzayabilir. Kronikleşen rahim kasılmaları, cerrahi müdahale gerektirebilir. Rahim kasılması, sırasıyla göbek altında, kasıklarda ve pelvik bölgede hissedilir.
- Kemoterapi ya da radyoterapi planlanan hastalarda bu tedavilerden önce sperm/testis dokusu dondurma işlemi gerçekleştirilebilmektedir. Dondurulan doku ya da sperm örnekleri -196 ºC’lik ısıya sahip sıvı azot içeren özel tanklarda 5 yıla kadar saklanabilir.
- Radyoterapi ve kemoterapi ajanları testiste çoğalmakta olan spermatogonyal kök hücrelere de zarar vermektedir. Ergenlik çağı öncesinde sperm üretimi olmaması nedeni ile sperm alınamamaktadır ancak bu hastalarda henüz deneysel olan testis dokusu dondurma yöntemi uygulanabilmektedir.
- Erkeklerin üreme hücreleri (sperm) hücre bölünmesiyle kendini yenileme kapasitesine sahiptir. Sağlıklı kök hücreler var olduğu sürece sperm üretimi devam eder. Kemoterapi ve radyoterapi gibi dış etkenlerle spermi oluşturan kök hücreler zarar görebilir. Bu süreç erkekte üreme kapasitesinin azalmasına veya tümüyle kısır bir hale gelmesine sebep olur.
- Gelinen teknolojiyle, kadından elde edilmiş olgunlaşmamış yumurta hücreleri, olgun yumurta hücreleri ve embriyo dondurulduğu gibi ayrıca sperm hücreleri ve erkeğin gonad dokusu yani testis dokusu da dondurularak saklanabilmektedir.
- Azoospermik yani menide hiç sperm bulunmayan erkeklerden sperm, ameliyatla yumurtalıklardan elde edilmektedir. Ve bir kez yumurtalıktan elde edilen dokuda sperm bulunduğunda bunların bir kısmı mikroenjeksiyon için kullanılırken geri kalan doku da dondurularak saklanabilir ve daha sonra tekrar çözülen bu dokudan elde edilen sperm hücreleri tekrar tekrar kullanılabilir.
- Over dokusunun dondurulup çözüldükten sonra tekrar vücuda yerleştirildiğinde, fonksiyonlarını koruduğu gözlenmiştir. Bu yöntem yumurtalık kapasitesini erken yaşta kaybetme riski ile karşı karşıya kalan kadınlar için bir çözüm yöntemidir.
- Daha önce bir kez sezaryenle doğum yapmış, ameliyat kesisi idrar kesesinin hemen üzerinde alt tarafta yer alan, kemik yapısı dar olmayan bir kadının bebeğin iri olmaması, geliş bozukluğu oluşturmaması durumlarında normal doğuma bırakılabilir.
- Sezaryen sonrası normal doğumun getirdiği en büyük risk rahmin yurtılması (uterin rüptür) riskidir ve bu durum bazen yırtık alanın onarılması ile tamir olabilirken bazen rahmin tamamen alınmasını gerektirecek kadar ciddi olabilmektedir hatta fazla miktarda kanama ile anne hayatını tehlikeye sokabilmektedir.
- Sezaryen sonrası normal doğum yapmak isteyen gebe bu konuda ne kadar istekliyse normal doğum şansı o kadar fazladır. Gebelik öncesi eğitim alan risklerini ve avantajlarını bilen, risklerini düşünüp korkmayan bir gebe daha kolay doğurabilir.
- Tekrarlayan sezaryen sayısı arttıkça; komşu organlar olan, mesane ve barsak yaralanmaları, plasenta ile ilgili aşırı kanama ve kan kaybına hatta rahmin alınmasına kadar gidebilecek komplikasyonlar artar. Bu nedenle, her tekrarlayan sezaryen, ciddi riskler taşır.
- Sezaryen Sonrası Vajinal Doğum tekrar cerrahi bir işlem (sezaryen) yapılmaması, daha kısa sürede toparlanma ve günlük yaşama dönme, enfeksiyon riskinin ve kan kaybının azlığı nedeniyle tercih sebebidir.. Bunun yanında, çok sayıda çocuk sahibi olmayı planlayan çiftler için, tekrarlayan sezaryenin arttırdığı risklerden korunulmuş olunur.
- Başarılı bir sezaryen sonrası normal doğum sizi ikinci bir ameliyattan alıkoyabilmektedir. Böylece normal doğumun avantajlarına sahip olmaktasınız; daha az kanama, daha az enfeksiyon, anestezi risklerinin olmaması, daha kısa hastanede yatış süresi gibi.
- Eğer geniş bir aile kurmayı planlıyorsanız ve çok çocuk yapmak istiyorsanız bilindiği gibi sınırlı sayıda sezaryen hakkınız olmaktadır. Ancak normal doğum yaptığınızda istediğiniz kadar doğum yapma şansınız vardır. Ayrıca tekrarlayan sezaryenlarda bebeğinin eşini rahim duvarlarına yapışarak ayrılmaması, aşırı kanama, mesane ve barsak yaralanması ve rahimin alınması gibi istenmeyen durumlar olmaktadır.